30 Nisan 2007 Pazartesi
GÜZELBAG YENİ CAMİİ resim AHMET AYGÜN
GÜZELBAĞ LA İLGİLİ RESİM VE HABER LERLE GÜNCEL TUTMAYA
ÇALIŞACAGIM .SİZLERİNDE KATKISINI BEKLİYORUM.
AHMET AYGÜN .TLF:05376234507- E.POSTA::guzelbag_alanya@hotmail.com.
GÜZELBAG YENİ CAMİİ resim AHMET AYGÜN
GÜZELBAĞ LA İLGİLİ RESİM VE HABER LERLE GÜNCEL TUTMAYA
ÇALIŞACAGIM .SİZLERİNDE KATKISINI BEKLİYORUM.
AHMET AYGÜN .TLF:05376234507- E.POSTA::guzelbag_alanya@hotmail.com.
ANTALYA İLİ VE ÇEVRESİ TARİHİ VE DOGAL TURUZİM POTANSİYELİ
güzelbağ web sitesine hoş geldiniz
GÜZELBAĞ LA İLGİLİ RESİM VE HABER LERLE GÜNCEL TUTMAYA
ÇALIŞACAGIM .SİZLERİNDE KATKISINI BEKLİYORUM.
AHMET AYGÜN .TLF:05376234507- E.POSTA::guzelbag_alanya@hotmail.com.
güzelbağ web sitesine hoş geldiniz
GÜZELBAĞ LA İLGİLİ RESİM VE HABER LERLE GÜNCEL TUTMAYA
ÇALIŞACAGIM .SİZLERİNDE KATKISINI BEKLİYORUM.
AHMET AYGÜN .TLF:05376234507- E.POSTA::guzelbag_alanya@hotmail.com.
ALANYA .GÜZELBAĞ. ALARA GÜNDOGMUŞ UN FETHİ
Kenan BİLİCİ*
Bilindiği üzere, Alanya'nın fethi, öteden beri pek çok araştırmacının ilgisini çekmiştir; fethin tarihi ve bunun devrin siyasi ve askeri tarihi kadar dünya ticareti bakımından da arz ettiği önemin üzerinde sıkça durulmuştur.
Buna karşılık Alanya’nın fetih tarihi hala bir tartışma konusu olduğu gibi, asıl önemlisi fethin nasıl gerçekleştirildiği de bilinmezliğini korumaktadır.
Bilindiği üzere, Alanya'nın fetih tarihi konusunda 1221 ve 1223 yıllan arasında bir anlaşmazlık vardır. Buna karşılık 13.yüzyıl kaynağı İbni Bibi'deki bilgiler, bu konuda fikir verebilir.
I. Alaeddin Keykubad, tahta geçtikten soma ilk olarak Kalonoros kalesini fethetmiş ve hemen akabinde de Konya ve Sivas kalelerinin Devlet Emirlerinin de katkısıyla yaptırılmasını sağlamıştır. Özellikle Konya kalesindeki kitabelerin 1221 yılını verdiklerine bakılırsa, Alanya'nın fethinin de aynı yıl içinde gerçekleştirildiği söylenebilir. Bu durumda, 1220 yılının sonlarına doğru Selçuklu tahtına geçen Keykubad'ın. Alanya'yı kış mevsiminde ve iki aylık bir kuşatmadan soma fethettiği hatırlanacak olursa, bu tarihin, aynı zamanda onun saltanatının birinci yılı olan 1221 kışına tesadüf edeceği açıktır.
Diğer taraftan 1221 tarihini bizi kabule zorlayan bir başka kanıt daha bulunabilir. Bilindiği üzere, Sultan, kendisini tahta çıkmakla birlikte, kendisine muhalif bazı Devlet Emirlerini 6 Haziran 1223'de Kayseri Devlethanesi'nde tutuklatarak idam ettirmiştir. Bu tarihin hemen akabinde Sultanın Alanya'daki sarayına gitmesi, kendi adım verdiği kentin 1223'den önce fethedildiğini de kesin olarak açıklamaktadır.
Öte yandan, Alanya'nın fethi için, Sultan ve ordusunun izlediği sefer yolunun güzergahı bugüne kadar hiçbir araştırmaya konu olmamıştır. Bu konuda, Sultanın Konya'dan hareket ettiği bilinmekte, hatta Antalya Subaşısı Mübarizeddin Ertokuş'un da donanmasıyla kendisine denizden refakat ettiği iddia edilmektedir. Oysa, Selçuklu donanmasının denizden Alanya'nın fethine giriştiği kesinlikle doğrulanmamaktadır. Nitekim kuşatma sırasında da saldırıların sadece kara tarafından yapıldığı bilinmektedir.
Selçuklu kara ordusu ile donanmasının kıyıdan ve denizden birbirini takip ettiği iddiası abartılı olduğu gibi, bu, her iki ordunun Antalya'dan hareket ettiği anlamına geldiği için de kabul edilemez. Nitekim Alanya'nın fethi, eğer Antalya üzerinden gerçek olsaydı, Antalya ile Alanya arasındaki yol üzerinde bulunan ve stratejik öneme sahip Alara Kalesi'nin de bu esnada fethedilmesi gerekirdi. Oysa bilindiği gibi Alara Kalesi, Alanya'nın fethinden sonra, Sultanın Antalya, dönüşü sırasında fethedilmiştir.
Bu durumda, Alanya'nın fethi için Selçuklu kara ordusunun izlediği sefer yolunun doğal olarak, Alara Kalesi ile Alanya arasındaki bir yerden geçmesi, başka bir deyişle, Alara Kalesi’ni görmeyecek bir şekilde ve onu batıda bırakması gerekir.
İbni Bibi'deki bir kayıt, bu sorunun çözümüne biraz daha yaklaşmamızı sağlayabilir. Buna göre, Sultanın ordusu ''okyanustan daha büyük, derinliğine düşüncenin dahi ulaşamayacağı bir çaydan geçerek'' Kalonoros'a yaklaşmış; bu arada Kalonoros Kalesi'nin "sahibi" Kyr Vart, yolladığı öncü kuvvetlerinin getirdiği haberlerden, Sultanın büyük bir orduyla son kez kanlı cavı da geçtiğini iniş yokuştan hiçbir zarar görmeden kalenin yanına ulaştığını öğrenmiştir.
Burada sözü edilen Kanlı Çay'ın, Fığla Burnu'ndaki Kanlı Dere olması muhtemeldir, görkemiyle İbni Bibi 'yi hayrete düşüren diğer çayın ise Alara çayı olduğu bizce şüphesizdir. Gerek bu iki çay ve gerekse yöredeki antik devirden kalma yollar ve bölgenin topoğrafyası dikkate alınarak, Sultanın izlediği fetih güzergahını tayin etme imkanı bulunabilir.
Buna göre 100 ağır mancınık ve herhalde daha pek çok ağır silahlarla teçhiz edilmiş Selçuklu ordusu. Konya'dan hareketle, muhtemelen Karahöyük üzerinden Bozkır' a ve oradan devamla Geyik ve Karaçal Dağlarını aşarak Susam Beli'ne ulaşmış; devamla Başhan mevkiinden güneye dönerek Gelesandra yaylası üzerinden şimdiki Pembelik köyüne ve oradan da Narağacı civarına gelmiş olmalıdır. Burada, bugün "Kırk Dönmeler" adı verilen ve ihtimal Roma devrine ait eski bir yolu kullanan ordunun, "Demir Kapı Geçidi" üzerinden Gündoğmuş civarındaki "Kemer Köprü" İle Alara Çayı'nı geçip bugünkü Güzelbağ ve nihayet buradan da sahilde şimdiki "Fığla Burnu" civarında "Kanlı Dere" adıyla bilinen su yolunu aşarak, doğuya, Kalonoros Kalesi 'ne yöneldiği söylenebilir.
*Doç. Dr. Kenan Bilici, Ankara Üniversitesi, DTCF, Sanat Tarihi Bölümü-Ankara.
ALANYA .GÜZELBAĞ. ALARA GÜNDOGMUŞ UN FETHİ
Kenan BİLİCİ*
Bilindiği üzere, Alanya'nın fethi, öteden beri pek çok araştırmacının ilgisini çekmiştir; fethin tarihi ve bunun devrin siyasi ve askeri tarihi kadar dünya ticareti bakımından da arz ettiği önemin üzerinde sıkça durulmuştur.
Buna karşılık Alanya’nın fetih tarihi hala bir tartışma konusu olduğu gibi, asıl önemlisi fethin nasıl gerçekleştirildiği de bilinmezliğini korumaktadır.
Bilindiği üzere, Alanya'nın fetih tarihi konusunda 1221 ve 1223 yıllan arasında bir anlaşmazlık vardır. Buna karşılık 13.yüzyıl kaynağı İbni Bibi'deki bilgiler, bu konuda fikir verebilir.
I. Alaeddin Keykubad, tahta geçtikten soma ilk olarak Kalonoros kalesini fethetmiş ve hemen akabinde de Konya ve Sivas kalelerinin Devlet Emirlerinin de katkısıyla yaptırılmasını sağlamıştır. Özellikle Konya kalesindeki kitabelerin 1221 yılını verdiklerine bakılırsa, Alanya'nın fethinin de aynı yıl içinde gerçekleştirildiği söylenebilir. Bu durumda, 1220 yılının sonlarına doğru Selçuklu tahtına geçen Keykubad'ın. Alanya'yı kış mevsiminde ve iki aylık bir kuşatmadan soma fethettiği hatırlanacak olursa, bu tarihin, aynı zamanda onun saltanatının birinci yılı olan 1221 kışına tesadüf edeceği açıktır.
Diğer taraftan 1221 tarihini bizi kabule zorlayan bir başka kanıt daha bulunabilir. Bilindiği üzere, Sultan, kendisini tahta çıkmakla birlikte, kendisine muhalif bazı Devlet Emirlerini 6 Haziran 1223'de Kayseri Devlethanesi'nde tutuklatarak idam ettirmiştir. Bu tarihin hemen akabinde Sultanın Alanya'daki sarayına gitmesi, kendi adım verdiği kentin 1223'den önce fethedildiğini de kesin olarak açıklamaktadır.
Öte yandan, Alanya'nın fethi için, Sultan ve ordusunun izlediği sefer yolunun güzergahı bugüne kadar hiçbir araştırmaya konu olmamıştır. Bu konuda, Sultanın Konya'dan hareket ettiği bilinmekte, hatta Antalya Subaşısı Mübarizeddin Ertokuş'un da donanmasıyla kendisine denizden refakat ettiği iddia edilmektedir. Oysa, Selçuklu donanmasının denizden Alanya'nın fethine giriştiği kesinlikle doğrulanmamaktadır. Nitekim kuşatma sırasında da saldırıların sadece kara tarafından yapıldığı bilinmektedir.
Selçuklu kara ordusu ile donanmasının kıyıdan ve denizden birbirini takip ettiği iddiası abartılı olduğu gibi, bu, her iki ordunun Antalya'dan hareket ettiği anlamına geldiği için de kabul edilemez. Nitekim Alanya'nın fethi, eğer Antalya üzerinden gerçek olsaydı, Antalya ile Alanya arasındaki yol üzerinde bulunan ve stratejik öneme sahip Alara Kalesi'nin de bu esnada fethedilmesi gerekirdi. Oysa bilindiği gibi Alara Kalesi, Alanya'nın fethinden sonra, Sultanın Antalya, dönüşü sırasında fethedilmiştir.
Bu durumda, Alanya'nın fethi için Selçuklu kara ordusunun izlediği sefer yolunun doğal olarak, Alara Kalesi ile Alanya arasındaki bir yerden geçmesi, başka bir deyişle, Alara Kalesi’ni görmeyecek bir şekilde ve onu batıda bırakması gerekir.
İbni Bibi'deki bir kayıt, bu sorunun çözümüne biraz daha yaklaşmamızı sağlayabilir. Buna göre, Sultanın ordusu ''okyanustan daha büyük, derinliğine düşüncenin dahi ulaşamayacağı bir çaydan geçerek'' Kalonoros'a yaklaşmış; bu arada Kalonoros Kalesi'nin "sahibi" Kyr Vart, yolladığı öncü kuvvetlerinin getirdiği haberlerden, Sultanın büyük bir orduyla son kez kanlı cavı da geçtiğini iniş yokuştan hiçbir zarar görmeden kalenin yanına ulaştığını öğrenmiştir.
Burada sözü edilen Kanlı Çay'ın, Fığla Burnu'ndaki Kanlı Dere olması muhtemeldir, görkemiyle İbni Bibi 'yi hayrete düşüren diğer çayın ise Alara çayı olduğu bizce şüphesizdir. Gerek bu iki çay ve gerekse yöredeki antik devirden kalma yollar ve bölgenin topoğrafyası dikkate alınarak, Sultanın izlediği fetih güzergahını tayin etme imkanı bulunabilir.
Buna göre 100 ağır mancınık ve herhalde daha pek çok ağır silahlarla teçhiz edilmiş Selçuklu ordusu. Konya'dan hareketle, muhtemelen Karahöyük üzerinden Bozkır' a ve oradan devamla Geyik ve Karaçal Dağlarını aşarak Susam Beli'ne ulaşmış; devamla Başhan mevkiinden güneye dönerek Gelesandra yaylası üzerinden şimdiki Pembelik köyüne ve oradan da Narağacı civarına gelmiş olmalıdır. Burada, bugün "Kırk Dönmeler" adı verilen ve ihtimal Roma devrine ait eski bir yolu kullanan ordunun, "Demir Kapı Geçidi" üzerinden Gündoğmuş civarındaki "Kemer Köprü" İle Alara Çayı'nı geçip bugünkü Güzelbağ ve nihayet buradan da sahilde şimdiki "Fığla Burnu" civarında "Kanlı Dere" adıyla bilinen su yolunu aşarak, doğuya, Kalonoros Kalesi 'ne yöneldiği söylenebilir.
*Doç. Dr. Kenan Bilici, Ankara Üniversitesi, DTCF, Sanat Tarihi Bölümü-Ankara.
GÜZELBAĞ WEB SİTESİNE HOŞ GEŞDİNİZ
GÜZELBAĞ LA İLGİLİ RESİM VE HABER LERLE GÜNCEL TUTMAYA
ÇALIŞACAGIM .SİZLERİNDE KATKISINI BEKLİYORUM.
AHMET AYGÜN .TLF:05376234507- E.POSTA::guzelbag_alanya@hotmail.com.
GÜZELBAĞ WEB SİTESİNE HOŞ GEŞDİNİZ
GÜZELBAĞ LA İLGİLİ RESİM VE HABER LERLE GÜNCEL TUTMAYA
ÇALIŞACAGIM .SİZLERİNDE KATKISINI BEKLİYORUM.
AHMET AYGÜN .TLF:05376234507- E.POSTA::guzelbag_alanya@hotmail.com.
28 Nisan 2007 Cumartesi
YEMEK YAPMAK KONUSUNDA SİZE DOST SİTELER
Ayrıca size tavsiye edebilecegim:yemekle ilgili siteler
yine bilgi almak isteyen ler:: cook_alanya@hotmail.com/
a emeil. yollayabilirler
YEMEK YAPMAK KONUSUNDA SİZE DOST SİTELER
Ayrıca size tavsiye edebilecegim:yemekle ilgili siteler
yine bilgi almak isteyen ler:: cook_alanya@hotmail.com/
a emeil. yollayabilirler
Güzelbag mantar zamanı mantar resim ve örencik yaşar ın oglu ahmet aygün
Güzelbag mantar zamanı mantar resim ve örencik yaşar ın oglu ahmet aygün
Gündogmuşlu ali efe nin hikayesi
Gündoğmuşlu Ali Efe
Güneyli Mevlüt, Çay Boğazından bir kızı, ikinci eş olarak ister.Ama kız, Mevlüt’ü rencide edici bir üslupla reddeder. Mevlüt bunu gururuna yediremez, ve bir gece baskınıyla kızı öldürür. Köyün ileri gelenlerinin şikayeti üzerine Devlet, Mevlüt’ü yakalamak için asker gönderir. Mevlüt bir süre başarıyla kaçar. Ama nihayetinde, Ali Köprüsünden geçerken kıstırılır ve yakalanır. Mahkemede hiç yamukluk yapmadan her şeyi dobra dopra anlatır. Neticede tutuklanarak Isparta cezaevine kapatılır. Ali Efey 2le Mevlüt Efe ‘nin ilk karşılaşması bu hapishanede olur. Eksereli Ali Yağır Ahmetoğlu Uzun Hasan (Buğur Ali’sinin amcasının oğlu) ve Karaoğlanoğlu Hasan ile,Ahmet SAYAR’ın babası Hasan Hüseyin ‘e Mülazım Halil Ağa ‘nın kızını kaçırırlar. Eksereli Ali ve arkadaşları bu suçtan dolayı yakalanarak, Isparta cezaevine gönderilirler. O sırada Güneyli Mevlüt Isparta cezaevinde hakimiyetini kurmuştur. Hemşerisi, Ekser eli Ali’ye sahip çıkar. Ona hapishanede rahat bir ortam hazırlar. İki hem şehri, ileride olacaklardan habersiz, samimi bir arkadaşlık kurarlar. Eksereli Ali yanlış bir hesaplamayla vaktinden evvel tahliye edilir. Bir süre sonrada Güneyli Mevlüt hapishaneden kaçmayı başarır. Mevlüt Efe, Akkirseli Süleyman ve Ahmet Efeyle yavaş yavaş düzenlerini kurmuşlardı. Ali Efe, erken tahliye olduğu anlaşılıp aranmaya başlayınca, hapishane arkadaşı Müvlüt’ün yanına kapağı atar. Böylece acılarla, gözyaşlarıyla nihayet bulacak “Efelik” maceraları başlar. Çocukluğunda Ali Efeyi gördüğünü söyleyen Ali MACİT ve sofra oğlunun anlattığına göre Ekser eli Ali, Uzun boylu geniş omuzlu yakışıklı bir yiğitmiş. Yine onların duyumlarına göre gücü kuvveti, atıcılığı,nişancılığı cesareti, Mevlüt den bir parmak ilerdeymiş. Gözünü budaktan sakınmayan, cesurluğu kadar saflığı da meşhur olan bu Anadolu delikanlısını, Mevlüt,baskınlarda devamlı kullanırmış. İki hapishane arkadaşları her ne kadar beraber hareket etse de, Mevlüt Efe içten içe Eksereli Ali ye dış bilermiş. Anlatılanlara göre bu konuda iki yorum var.
Efeler beraberce bir yere ilk gittiklerinde, heybetinden ve hazmet inden dolayı herkes Ali Efe ye, “Mevlüt Efe” yani çete reisi diye hürmet edermiş. Buna benzer olaylar yaşandıkça, Mevlüt’ün Ali’ye olan kini artarmış.
Ali Efenin o günün şartlarında güzel bir karısı varmış. “Kerim Hasan, kızı Zeker Fatma” diye nam salan bu kadına geliş gidiş gördükçe Mevlüt göz koymuş.
Bu rivayetlerin ikisin in’de doğruluk payının olduğunu ilerde göreceğiz.İşin garip tarafı, içinde hiçbir kinlik olmayan Ali Efeleri de devam eder.Mevlüt Efe, yüreklere korku salarak bir ihtişamla davete icabet eder.Efeler izzet-ikram, hürmet ve tazim sınırsızdır.Eskiden düğünlerde güreş yapılırdı. Böyle düğünlerde, değişik yörelerin ve köylerin pehlivanları rekabet ederdi.İşte bu düğünde de sıra güreş müsabakalarına gelmişti.Küçüklerin yaptığı heyecansız güreşlerden sonra birden halk tezahüratla Efeleri meydana çağırdı. Ahali Ali Efe’nin ve Mevlüt Efe’nin pehlivanlık yönünü biliyordu.Mevlüt Efe halkın tezahüratla heyecanlandı. Meydana çıkıp güzel bir peşrev dövdü. Ali Efe2de meydana çıkmıştı,ama peşrevde, Mevlüt’ün gösterdiği mahareti gösteremiyordu.Mevlüt Efe içten içe gülüyordu.Bu fırsatı değerlendirmeli, şu iri kıyın Ekseri’liye haddini bildirmeliydi. Böylece çetedeki otoritesini de sağlamlaştırmış olacaktı.Ali Efe sakin ve vakur adamlarla Mevlüt Efe’nin karşısına geldi. Güreşin başlamasıyla davul zurna sustuğu gibi, nefesler bile tutulmuştu.Mevlüt Efe tecrübeli bir pehlivan olduğunu belli eden estetik hareketler yapıyordu.Ali Efe’yse taarruz değil’de savunma güreşi yapar, gibiydi. Hareketlerini Mevlüt’ün hareketlerine endekslemişti. Mevlüt’ün vurucu oyunlara başladığı bir anda herkesin gözü fal taşı gibi açıldı.Güneyli Mevlüt Eksereli Ali’nin altındaydı.Halk, Mevlüt’e göre daha merhametli ve vicdanlı olan Ali Efe’nin kazanmasına sevinmişti, ama bunu canlarının istediği, içlerinden geldiği gibi alkışlayamamışlardı,bile.Gerçi Ali Efe garip gelmişti, ama bu galibiyet onun aynı zamanda mağlubiyeti olmuştu. Zaten bir sebep arayan Mevlüt, bu olayla Ali Efenin kalemini kırar.Mevlüt Efe’yi Ali Efe’ye kinlendiren bir olay daha vardır. Bu anlatacağım olay düğünden önemi, sonra mı bilmiyorum. Olayı sütçü kızı Fatma ÖZEREN’den dinledim.Efeler, Bozkır’a bağlı Sarı köy’ün zengin ağasının konağını basarlar. Fakat konağın kapısını bir türlü açamazlar. Mevlüt’ü“Ekser eli Ali’yi çağırın der.”Ekser eli Ali gelir ve bir omuz darbesiyle kapıyı açarMevlüt o zaman da Ali’ye husumetle bakar.Ve aynı baskında, konakta ne varsa soyulur.Tam sırada kızanlardan biri; ağanın gelininin başındaki nezbeği alır, ama yere düşürür, kızan nezbeği almak için eğilirken, gelin merhamet dileyen bir ses tonuyla:“Efeler düşeni alımıydı?”der.olayı gören Ali Efe kızandan önce cevabı verir.“Almaz!” der, ve nezbeğin gelinde kalmasını sağlar.Mevlüt Efe bu olayı da görmüş, Reis kendisi olduğu halde karara itiraz etmemiştir.Senir düğününde araya soğukluk girdiği zamanlarda, seferberlik ilan edilir. Mevlüt Efe’de devletle arayı düzeltmiş, maaş karşılığında asker kaçaklarının yakalanmasında devlete yardımcı oluyordu.Alanya’da IŞIK TARIM’IN sahibi,Ali Efe’nin torunu Ali ARSLAN’ın söylediğine göre Ali Efe, bu aşamada teslim olup askere gitmeye karar verir.ve hazırlıklarını tamamlayıp Kızılağaç’a (Güzel bağ) doğru yola çıkar.Gaz başı’na geldiğinde döner son defa köyüne bakar.Bir de ne görsün?Evi cayır cayır yanıyor. Kader buya… Koşarak geri döner. Çoru çocuğu perişandır. Evi yanmıştır.Askere gitmekten vazgeçer. Ve kaçak durumuna düşer.Mevlüt Efe, Ali Efeyle, onun yakın arkadaşı, Koz ağaçlı Hasan’ı ihbar ederek yakalanmasını sağlar.Niyeti, devlet eliyle, Ali Efe’den kurtulmak ve de karısına sahip olmaktır. Bu iddianın doğruluğu da şöyle anlaşılır:Mevlüt, Ali Efenin yakalandığını öğrenir, öğrenmez Eksere’ye doğru yola çıkar.Ali Efe ise, Kızılağaç karakolundan kaçmayı başarır. Bu kaçıştan Mevlüt’ün haberi yoktur. Kendisini Mevlüt’ün ihbar ettiğinden de Ali’nin haberi yoktur.Ali Efe kaçar kaçmaz Akça belendeki evine gelir.Mevlüt Efe’de aynı yere gelmek üzeredir. Senir’de kendi sini milletin içinde rezil eden Ali Efe’den müthiş bir intikam almak niyetindedir. Bu duygularla Akça belen’e gelen Mevlüt Efe, daha önceden bildiği Ali Efe’nin güzle evinin kapısını çalar.Fakat o da ne içerden bir erkek sesi, hem de Ali Efe2nin sesine benzeyen bir erkek sesi gümbür gümbür gürler;“Kim O?” Mevlüt çeteci olmanın verdiği alışkanlıkla duruma uygun (muhtevayı hale mutabık) yeni planını kurar,ve kapıyı kırmaya karar,verir. Zaman, Eksere’li Ali’nin yakalanma haberinin doğrumu yanlış mı olduğunu düşünecek zaman değildir. Artık ok yaydan çıkmıştır. Ali Efe problemini madem devlet çözemedi,usulüne uygun olarak kendisi çözecektir.Saniyeler süren bu düşüncelerle zaten sağlam olmayan kapı kırılır,ve uygunsuz vaziyette olan Ali Efe yakalatılarak vurgunlarla bağlanır. Kafile, 5-10 dakikalık bir sürede bu icraatı yaptıktan sonra biraz ilerdeki, Muhtar Hasan Onbaşı’nın evine doğru yollanır.Yolda bir ara Aydın’lı Hasan Efe, Ali Efe’nin kulağına eğilerek:“Ali Efe, Mevlüt seni vuracak, ilk fırsatta kaç!...”der.Ali Efe ise olanlara bir anlam veremez. Mevlüt Efe’nin kendisinin sadakatini ölçmek için düzenlediği bir oyun zanneder,ve kaçma teşebbüsünde bulunmaz.Kafile, muhtarın evine gelir. Muhtarın karısı (koca iri) lakaplı Meryem, Ali’nin halasıdır. Ama korkudan kimse Mevlüt’e bir şey söyleyemez.Mevlüt infazı gerçekleştirmesi için Aydınlıya işaret eder. Bu iş onun seçilmesinin sebebi, mahalli Efelerin Ali Efe’ye olan muhabbetleriydi. Ama en aza onlar kadar Aydınlı da Ali Efe’yi seviyordu.Hasan Efe (Aydınlı),biraz ileriye Ali Efe’yi götürdü.“Bak Ali, senin gibi bir yiğide kıyamam. Ben havaya ateş edeceğim.Sen de durma kaç!.... dedi. Sonra da havaya iki el ateş etti. Hemen muhtarın evine döndü. Mevlüt kıyan eli kıyan eli sordu:“Vurdun mu ulan?”“Vurdum Efem”“Sus deyyus! Ben ete giren kurşunun sesini bilmez miyim?” Dedi ve mavzeri kapatarak Aydınlının geldiği yöne koştu.Ali Efe bir beton heykel gibi Aydın’lının bıraktığı yerde duruyordu. Sanki basireti bağlanmıştı. Hala olanlara bir anlam verememişti. Hala candan, hapishane arkadaşının kendisini sınadığını sanıyordu.Ama Efelik saflık götürmezdi. Mevlüt bileğiyle yıkamadığı Ekser eli Ali’yi tüfeğiyle yıkmıştı.“Koca Kasap Dayı, Körüklükte Ali Efenin ölüsünü gördüğünü, debelenirken ayağıyla bir çukur açtığını anlattı. Eksereli Ali Efe sayfası böylece kapanmış oldu.
gündogmuş.net ten alıntı yapılmıştır
GÜZELBAĞ VE ÇEVRESİNDE BULUNAN TARİHİ VE TURİSTİK YERLER.
COLYBRASSUS (Susuz Ayasofya)
Güzelbağ beldesinin kuzeydoğusunda Bayır Kozağacı sınırlarında, Susuz Dağı yamacında yer alan antik kent Alanya’nın 30 km kuzeyinde, ilçe merkezinin ise 16 km uzağında yer almaktadır. Bölgeye ulaşmak için 2 yol izlenebilir. Birincisi ilçe merkezinden 12 km lik yarım saat süren bir yolculukla ulaşılır. İkincisi; bu bölgeye Alanya güzergahından ulaşılmak istenirse Antalya-Alanya karayolu üzerindeki Konaklı Beldesinin merkezinden Güzelbağ istikametine göre sağa dönülür.26 km.lik yolculuk sonunda Güzelbağ ‘a ulaşır. Güzelbağ merkezinden Gündoğmuş istikametine göre bir-iki dakikalık bir yol aldıktan sonra OGM ‘ne ait kereste deposunu geçtik ten hemen sonra sağa Bayır Kozağacı yoluna sapılır. 1,5 km bu köy yolunda seyrettikten sonra karşımıza çıkan sağdaki ilk toprak yolu takip ederek 3-4 dakika süren bir yolculuk sonunda Ören yerine ulaşır.
İlk olarak geçmişte olduğu gibi günümüzde de hala buğday ve arpa ekim alanı olarak kullanılan tarlalar ve bunların arasındaki lahitlerle karşılaşılır. Günümüze kadar yerli yabancı birçok arkeolog tarafından incelenmiştir. Bu arkeologlardan bazıları şunlardır:1811 Deaufort-1892 Heberdey, Nilhelm 1957 Aziz Albek ve 1963 Mitfort.Ancak kent hakkında 25 farklı plan çizilmesine ve bunca araştırmalara rağmen yörede günümüze kadar hiçbir resmi kazı çalışması yapılmamıştır. Ören yerinin en önemli yapıtları; cephesi anıtsal nitelikte olan ve doğrudan ana kayaya oyulmuş KAYA MEZARI, köşe başlıkları İyon tarzında yapılmış tapınak ve kent girişindeki metropolde yer alan lahitlerdir. Buradaki yapılar daha çok Roma ve Bizans mimarisinin özelliklerini yansımaktadır. Ören yerinde kazı çalışmaları tapılmadığı için kentin diğer eserlerinin büyük çoğunluğu toprak ve bitki örtüsü arasında kaybolmuştur.
Bölge koruma altına alınamadığı için bölge yıllardan beri definecilerin yoğu talanına maruz kalmış özellikle tapınaklar ve mezarlar büyük ölçüde zarar görmüştür.
KAYA MEZARI
Kentin girişinde boğazın daraldığı noktada yer almaktadır. Mezar odasına kayaya oyulmuş 18 basamaktan oluşan bir yol ile ulaşılır. Mezar odası tek mekan dan oluşmakta ve içerisinde tek kişilik kline (*) bulunmaktadır. Mezarın dış cephesi basık kemer şeklinde oyulmuş kemerin içi medusa başıyla süslenmiş ve kemerin her iki yanı kartal motifleriyle süslenmiştir.
LAHİTLER
Şehrin girişinde diğer antik kentlerde olduğu gibi ilk olarak metropoldeki lahitlerle karşılaşılır. Burada bulunan lahitler tamamen kesme taştan gövde ve kapak olarak iki parça yapılmıştır. Lahitlerin büyüklükleri 1,5-3 metre, ağırlıkları 1-3 ton arasında değişmektedir.Fakat bunların arasında bir istisna bulunmaktadır.Şu an Alanya Müzesinin bahçesinde bulunan lahit bir oda büyüklüğünde olup,3 metre yüksekliğinde ve 10 ton ağırlığındadır.Metropolde bulunan lahitler çok çeşitlidir.Bazıları son derece sade ve yalın,bazıları ise kapakları çatı biçiminde olup kapakların baş kısmı aslan başı kabartmalarıyla bezenmiş,çatının tepe ve saçak kısımları ise akrotellerle süslenmiştir. Ayrıca bazı lahitlerin de ön kısmında ölen şahsın hayatını şiirsel bir dille anlatan dörtlükler yer almaktadır.
Bölgede bulunan yazıtlar G.E.Bean’e göre Roma kıyı şehirleriyle farklı karakterlerde olup milattan sonra 1.Ve 2.Yüzyıllarda yazılmış olabileceğini savunmaktadır. Aynı zamanda burada yaşayan insanlarında farklı ırklardan olduğunu ileri sürmektedir. Dış etkilerden uzak koyak tipi bir vadi içerisinde kurulmuş olan kentin yabancılarla ilişkileri son derece zayıftı.
Üzerine kurulmuş olduğu dağın isminden anlaşılacağı gibi yöre su kaynakları açısından son derece fakirdi. Kent merkezinde bir adet sarnıç bulunmakta ve kent merkezine en yakın su kaynağı 10 dakika uzaklıkta bulunmaktadır.
CASAE (Aşağı ve Yukarı Asar Kaleleri)
Bu yöreye halk arasında KÖYİÇİ denilmekte ve kalelere de SÜRMENİ kalesi denilmektedir. Bu antik kent Gündoğmuş ilçesinin 2 km güneybatısında köyiçi mevkiinde kurulmuştur.
Bu kent ve bu kentin tam karşısındaki yamaçtaki Senir köyünün kuzeyinde kurulmuş olan antik kentin güvenliği için bir nevi ileri karakol olarak inşa edilmiş olan Yukarı Asar kaleleri; birincisi, Köyiçi mevkiinin tam karşısındaki tepede inşa edilmiş olan Yukarı Asar kalesi büyük ölçüde ayakta durmaktadır. Kalenin doğusunda sur duvarlarının dibinde bir adet sarnıç bulunmaktadır. İkinci kale olan Aşağı Asar kalesi ise Alara çayı kıyısında inşa edilmiş olup günümüzde büyük ölçüde tahrip olmuş bulunmaktadır.
Bu yörede yaşayan halk zeytin ve üzüm üretiminde oldukça geliştirmişlerdir. Burada SALINCALANI ve SÜMENİ mevkiinde yamaçlar boyunca birçok noktada kayaya oyulmuş üzüm suyu sıkma işleminde kullanılan ŞIRAHMANALAR ve zeytinyağı sıkma işleminde kullanılan ve insan ve hayvan güzüyle kullanılan SIKLIK adı verilen yapıları görmek mümkündür.
Ayrıca bu yörenin kuzeybatısındaki yamaçta yontma taş döneminden izler taşıyan oyma mağaralar bulunmaktadır. Yörenin iklimi ve toprak türü incir,zeytin ve üzüm yetiştirilmesine son derece elverişlidir. Yörede az miktarda da narenciye üretimi yapılmaktadır.
SENİR (Kese)
İlçe merkezinin 5 km güneybatısında adını aldığı eski Senir beldesinin ise 1 km kuzeybatısında yer almaktadır. Ören yerine ulaşmak için 2 yol izlenebilir. Bunlardan birincisi ve en kolay olanı Gündoğmuş – Antalya istikametinde yol üzerindeki OGM ye bağlı Senirçaltı kereste deposunun yolun kenarındaki güney bölümünden vadi boyunca 5 dakikalık bir yürüyüş sonucunda antik kente ulaşılır. İkinci yol ise ilçe merkezine 12 km uzaklıktaki Senir beldesinin merkezinden 1-1.5 kuzeye doru süren yorucu bir yolculuktan sonra kent merkezine ulaşılabilir. Şehre varıldığında çalılıklar arasında ilk göze çarpan eser MAUSELEUM dur. İkinci olarak alçak tepe üzerindeki akropol duvarları, üçüncü olarak da akropolün doğusundaki dayanıklı zengin evleri göze çarpmaktadır.
Mauseleum:
Kentin fakir görünümüyle zıtlık oluşturan bir yapıdır. Mozolenin doğu ve batı duvarları büyük ölçüde yıkılmıştır. Mozolenin alınlık kısmı sağlam olarak yapının arka kısmında yer almaktadır. Mozoleye giriş yapının arka kısmından alçak bir kapıyla sağlanmaktadır. Yapının toplam yüksekliği 5 metredir. Yapı 2 metre yüksekliğindeki basık bir mahzen üzerine iki katlı ve kare planlı olarak inşa edilmiştir. Yapı tamamen taş kesme olup hiçbir şekilde harç ve kenet kullanılmıştır. Yapı bloklar halinde bindirme tekniğiyle inşa edilmiştir.
Akropol:
Alçak bir kayalık tepe üzerine kurulmuştur. Akropolün sur duvarları karışık malzemeyle inşa edilmiştir. Sur duvarları büyük çoğunlukla tahrip olmuştur.
Evler:
Kentin güneybatısında bulunan evler son derece basittir. Bu evlerin büyük çoğunluğu harap durumdadır. Ancak akropolün kuzeydoğusunda yer alan evler daha dayanıklı ve sağlamdır.Bu bölümde bulunan birçok evin kapı üst kapı eşiklerinde haç işaretini görmek mümkündür. Yörede hiç kiliseye rastlanmamasına rağmen Efes meclisinde CASAE ile birlikte tek rakip tarafından temsil edilmiştir.
Bazı Arkeologlar hiç kilise bulunmaması ve SENİR adının çok rastlanan bir Türk ismi olmasından dolayı yörenin eski bir Türk yerleşme merkezi olduğunu ileri sürmektedirler.
GEDEFİ İNİ (Kilise Mağara)
Gündoğmuş ilçesinin 5 km kuzeybatısında ve Karadere köyünün DOĞUSUNDAKİ DAĞIN YAMACINDA YER ALMAKTADIR.Bu antik kentte ulaşmak için ilçe merkezine 3 km uzaklıktaki Senirçaltı kereste deposundan sağa dönülür, Karadere istikametinde yaklaşık 500 m gittikten sonra tekrar sağa stabilize yola sapılır.Yaklaşık 4-5 dakika bu yolda ilerledikten sonra sola dönülerek araç burada bırakılır, çam ormanları arasından 5 dakika süren yorucu bir yolculuktan sonra mağaraya ulaşılır.
Kent yerleşimi ve mağara girişi büyük ölçüde ormanlıklar ve çalıklıklarla kaplı olduğu için bilen bir kılavuzla gidilmesi uygun olur. Mağara kilise halk arasında Gedefi İni olarak bilinmektedir. Mağara yaklaşık 20 m yüksekliğinde ve 13 m uzunluğundadır. Savaş zamanında sığınak olarak kullanılan mağara kilise gizli olmak üzere iki adet kapısı bulunmaktadır. Ancak daha sonraki dönemlerde yaşanan depremler sebebiyle meydana gelen göçüklerle mağaranın ağzı tamamen açılmıştır.
Mağarada savaş zamanında su ihtiyacını karşılamak için sonradan açılmış bir adet kuyu bulunmaktadır. Mağaranın duvarlarında ikisi doğuda ve biride batı duvarında olmak üzere duvarlara oyulmuş üç adet yazıt bulunmaktadır. Bu yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla mağara kilse olmadan önce bir tanrıça mabedi olarak kullanılmıştır. Ancak bu tanrıçanın kim olduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Girişin tam karşısında kayaya yapılmış olan fresk büyük ölçüde zara görmüş olsa da ana panodaki Hz. İsa ve başındaki altın sarısı kaleyi (kutsal ışık ) görmek mümkündür. Freskte kırmızı ve sarı ton hakimdir. Mağaranın batı duvarını süsleyen ve 1980 li yıllara kadar canlılığını koruyan mozaik defineciler tarafından yerinden sökülerek çalınmıştır.
Mağarada ele geçirilen çömlekler, tuğlalar, metal işi parçalar pagan zamanından kalma sunumlardır. Ele geçen buhardandık, kandiller ve dinsel törenlerde kullanılan diğer aletler geç Roma ve Bizans dönemine aittir. Mağaranın hemen üzerinde yamaç boyunca uzanan büyük bir alanı kaplayan asıl kent yerleşimi ve kenti çevreleyen duvarlar yer almaktadır. Yörede bulunan mezarlar son derece sadedir. Mezarların büyüklüğü gömülen kişi sayısına göre değişmektedir. Mezarlar taş oda gömü tekniğiyle inşa edilmiştir.
KASEYİR (Taşahır)
Gündoğmuş’un yaklaşık 9 km batısında ve asfalt yolun güneyinde yer almaktadır. Taşahır‘ın çınar ağaçlarının gölgesi altındaki kahvenin ve pınarın tam karşısındaki kayalık ve tepe üzerine kurulmuştur. Mesire yerinin 100 m batısındaki virajın altına ulaşıldığın da kent görülmeye başlar. İlk olarak düz arazi üzerindeki kayalıklara oyulmuş merdivenler görülür. Daha sonra iç kısımlara doğru kemerlerinden yıkılmış binaların kalıntılarıyla dolu karmaşık bir alan içerisinden yol bir geçitle iç kaleye doğru uzanmaktadır. Kalenin güneybatı surları son derece basit ve az bir işçilikle son derece basit bir şekilde inşa edilmiştir.Kalenin kuzeye doğru uzanan üst kısmındaki küçük tepecik üzerinde küçük bir tapınak kapısı yer almaktadır. Tapınağın alınlık bloğunun bir bölümü ile birlikte kayaya oyulmuş işlemeleri görmek mümkündür. Tapınağın sütunlarının oturduğu yerlerde izlerinin hala görmek mümkündür. Doğuda birleşen diğer tepeciğin üzerinde yer alan yıkık bir bina bir zamanlar şehrin en gösterişli ve en sağlam binasıymış. Bu binanın hemen yanında bir adet kireç ocağı bulunmaktaymış. Bu yapı şehrin tam merkez noktasında olup kenti dörde bölmekteydi.
Yörede 3 adet yazıt ele geçirilmiştir. Bunlardan bir tanesi KASEYİR ‘in CASAE ‘in kolonisi olduğunu ispatlayan bir belgedir. İkinci yazıt ise bir CASATAN’ı (**) onurlarından bir yazıttır. Giriş bölümünün hemen aşağında çam ağaçlarının altında 1 m genişliğinde ve 2 m uzunluğunda olan ve üzerinde MEDUSA (***) başı kabartmaları bulunan işlemeli metot bulunmaktadır. O dönemlerde bu tür kabartmaların koruyucu niteliği olduğuna inanılmakta ve bu tür kabartmalar daha çok önemli yapıların girişlerine konulmaktaydı.
(*) Kline: Arkeolojik terim, ölü yatağı.
(*) Casatan: Taşağıl’da ikamet eden ve Side vatandaşlığıyla gurur duyan bir kimsedir.
(*) Medusa:Yunan mitolojisinde 3 gorgondan biri ve tek ölümlü olanıdır. Bakışlarıyla insanı taşa çeviren gözleri parlak ve saçları yılanlarla kaplı başı vardır.
İlçe Sınırlarındaki Küçük Çaplı Eser ve Yerleşimler
İlçe sınırları içerisinde büyük çaplı kentler hakkında bile yeterli oranda arkeolojik kazı ve bilimsel çalışmalar yapılmadığı için bu yöreler hakkında bildiklerimiz son derece sınırlıdır. Bu nedenle bu yörede bulunan küçük çaplı eserler ve yerleşim alanları yöre halkı tarafından bulundukları mevkiine göre isimlendirilmişlerdir.
Gündoğmuş ilçesine 3 KM. mesafede SARINÇ kale ve şehir harabeleri.
Gündoğmuş ilçesine 4 KM. mesafede ÇUKURÇALTI kale ve şehir harabeleri
Gündoğmuş ilçesine 6 KM. mesafede Karain mevkiinde ASAR kale ve şehir harabeleri
Gündoğmuş ilçesine 8 KM. mesafede Sinek dağı tepesinde SİNEK kale ve şehir harabeleri
Gündoğmuş ilçesine 11 KM. mesafede GEDEFİ(GETFİ) şehir harabeleri. Burada çok büyük bir mağarada bulunan kilise (Yukarıda bu kilise hakkında bilgi bulabilirsiniz.)
Senir köyüne 2KM.mesafede Kese mevkiinde KESE kale ve şehir harabeleri.(Bu şehir harabeleri hakkında yukarıda bilgi bulabilirsiniz.)
Karadere köyüne 2 KM. mesafede Hisar, Kilise ve Şehir harabeleri
Eskibağ köyüne 1 KM. mesafede ŞAHİNKALESİ ve şehir harabeleri
Balkaya köyüne 2 KM. mesafede GÖKTAŞ kale ve şehir harabeleri
Ortaköy Barcın yaylasında Hisar, Kale ve Şehir harabeleri. Halen kullanılan ve su içilen bir sarnıç.
Narağacı köyüne 1 KM. mesafede NARUN kale ve şehir harabeleri
Narağacı köyüne 5 KM. mesafede TAHTALIKALE Kale ve şehir harabeleri
Serinyaka köyüne 1 KM. mesafede ATABAN kale ve şehir harabeleri
Güneycik köyüne 5 KM. mesafede YOL kale ve şehir harabeleri
Güzelbağ kasabası merkezinde ESENCİK kale ve şehir harabeleri
Güzelbağ kasabasına 10 KM. mesafede PAMBICAK kale ve şehir harabeleri
Güzelbağ kasabasına 7 KM. mesafede AYTAPOS kale ve şehir harabeleri
Bayırkozağacı köyü yakınlarında AYASOFYA şehir harabeleri (Bu şehir harabeleri hakkında yukarıda bilgi bulabilirsiniz.)
Güney köyü Andız mevkiinde kale ve şehir harabeleri
Gündoğmuş ilçesine 13 KM. mesafede TAŞAHIR mevkiinde KASEYİR kale ve şehir harabeleri (Yukarıda bu harabeler hakkında bilgi bulabilirsiniz.)
Gündoğmuş ilçesine 15 KM. mesafede GELESANDRA yaylasında KOSANDRA kale ve şehir harabeleri
Akyarı yaylası ACICEVİZ mevkiinde KURT TEPESİ kale ve şehir harabeleri
Köprülü kasabasına 3 Km. mesafede KUYUMCU kale ve şehir harabeleri
Akyarı Tavşan alanı mahallesi dövüş beleni mevkiinde ESECİK kale ve şehir harabeleri
Karaköy köyüne 3 KM. mesafede OTNİ kale ve şehir harabeleri
Karaköy köyüne 2KM. mesafede NAĞLI kale ve şehir harabeleri
Karaköy köyüne 3 KM. mesafede KARAAMANDA kale ve şehir harabeleri
Göremece yaylasında GÖREME kale ve şehir harabeleri
Sömüçimen yaylası Eğrigöl mevkiinde Türkler köyü yaylasına 3 KM. mesafede SU BATAĞI şehir harabeleri
Karamanlar-Seyricek yaylasında ATİYE şehir harabeleri
Söbüçimen yaylasında Konya il sınırlarına yakın KUMA şehir harabeleri
Köprübaşı kırbızkaya mevkiinde AYANDIRA kale ve şehir harabeleri
HANLAR
Gündoğmuş ilçesine 15 km. mesafede Gelesandra yaylasında Anadolu Selçuklu dönemine ait han mevcut olup halen kullanılmaktadır.
Ortaköy kasabası Oğuz yaylasına 3 KM. mesafede DEREYOL hanı
Gündoğmuş ilçesine 6 km. mesafede Sümeni mevkiinde kayalara oyulmuş (Yontma taş devrinde yapıldığı sanılan )onlarca in mevcut olup günümüzde kullanılmaktadır.
Gündoğmuş ilçesine 13 KM. mesafede GAMRAS mevkiinde eski çağlardan kalma küçük bir tepe üzerinde blok taşlardan oturup dinlenmek amacıyla örülmüş ve taşların altında mahzen olan bir kalıntı
Gündoğmuş ilçe merkezinde CEM SULTAN tarafından Silifke valiliği zamanında yaptırılan camii .
Gündoğmuş ilçe merkezinde eski çağlarda oluşmuş CEHİZ DELİĞİ mağarası. Mağara içinde sarkıtlar ve dikitler mevcut olup mağara içerisi çok geniştir. Genişliği tam olarak tespit edilememiş olup turizme açılması için çalışmalar yapılmıştır.
Daha ekleyemedigim nice güzel yerler oldugna şüphem yok.
kısmet olursa derleyip yayınlamaya çalışacagım.
AHMET AYGÜN
GÜNDOGMUŞ VE ÇEVRESİNDEKİ TARİHİ VE KÜLTÜREL YERLER
CEM SULTAN CAMİ
Osmanlı şehzadesi olan cem sultan’ın Silifke Valisi iken kendi adına yaptırılmış olduğu bu cami ilçe sınırlarında günümüze kadar ayakta kalabilen tek Osmanlı eseridir. Bu sebeple ilk olarak 1954 yılında olmak üzere günümüze kadar üç kez restore edilmiştir. Caminin minaresi yöreye özgü kesme taştan ve tek şerefeli olarak inşa edilmiştir. Cami kare planlı olup, giriş ve asma kat olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Caminin merkezi kubbesi dört yarım kubbe üzerinde oturmakta ve bu yarım kubbeleri de dört büyük sütun taşımaktadır. Caminin girişinin her iki yanındaki bölüm ve minarenin yanındaki şadırvan yapıya sonradan eklenmiştir. Özellikle sahil bölgesinden düzenlenen köy turlarında ziyaret edilen önemli bir yerdir.
NAİM HOCA MEDRESESİ
Dönemin önemli alimlerinden olan Naim Hoca tarafından yaptırılmış olan bu medresede birçok talebe yetiştirilmiştir. Medrese büyük oranda tahrip olmuş ve bu alan üzerine yeni yapılar inşa edilmiştir.
KEMER KÖPRÜ
İlçe merkezinin 7 km uzaklığındaki Umutlu köyünün alt kısmında yer almaktadır. Alara çayı üzerinde Sultan Aleaddin Keykubat tarafından inşa ettirilmiştir. Köprü bir büyük ve bir küçük iki kemerden oluşmaktadır. Köprünün tamamı günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Konya, Alanya, Kervan Yolu’nun önemli geçiş noktasıdır.
ALİ KÖPRÜSÜ
Gündoğmuş ilçesine bağlı Güneycik köyünün alt kısmında yer almaktadır. Kemer Köprü gibi bu köprü de Konya -Akseki ve Alanya Selçuklu kervan yolunun geçiş noktasıdır. İki büyük kemerli olan bu yapı diğer köprü gibi sağlam olarak günümüze kadar ayakta kalabilmiştir.
GÜNDOGMUŞ VE ÇEVRESİNDEKİ ÖNEMLİ TARİHİ YERLER
ANTALYA MÜZESİ VE KURTARILABİLEN TARİHİ ESERLER
GÜNDOGMUŞ VE ÇEVRESİNDEKİ TARİHİ VE KÜLTÜREL YERLER
CEM SULTAN CAMİ
Osmanlı şehzadesi olan cem sultan’ın Silifke Valisi iken kendi adına yaptırılmış olduğu bu cami ilçe sınırlarında günümüze kadar ayakta kalabilen tek Osmanlı eseridir. Bu sebeple ilk olarak 1954 yılında olmak üzere günümüze kadar üç kez restore edilmiştir. Caminin minaresi yöreye özgü kesme taştan ve tek şerefeli olarak inşa edilmiştir. Cami kare planlı olup, giriş ve asma kat olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Caminin merkezi kubbesi dört yarım kubbe üzerinde oturmakta ve bu yarım kubbeleri de dört büyük sütun taşımaktadır. Caminin girişinin her iki yanındaki bölüm ve minarenin yanındaki şadırvan yapıya sonradan eklenmiştir. Özellikle sahil bölgesinden düzenlenen köy turlarında ziyaret edilen önemli bir yerdir.
NAİM HOCA MEDRESESİ
Dönemin önemli alimlerinden olan Naim Hoca tarafından yaptırılmış olan bu medresede birçok talebe yetiştirilmiştir. Medrese büyük oranda tahrip olmuş ve bu alan üzerine yeni yapılar inşa edilmiştir.
KEMER KÖPRÜ
İlçe merkezinin 7 km uzaklığındaki Umutlu köyünün alt kısmında yer almaktadır. Alara çayı üzerinde Sultan Aleaddin Keykubat tarafından inşa ettirilmiştir. Köprü bir büyük ve bir küçük iki kemerden oluşmaktadır. Köprünün tamamı günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Konya, Alanya, Kervan Yolu’nun önemli geçiş noktasıdır.
ALİ KÖPRÜSÜ
Gündoğmuş ilçesine bağlı Güneycik köyünün alt kısmında yer almaktadır. Kemer Köprü gibi bu köprü de Konya -Akseki ve Alanya Selçuklu kervan yolunun geçiş noktasıdır. İki büyük kemerli olan bu yapı diğer köprü gibi sağlam olarak günümüze kadar ayakta kalabilmiştir.
GÜNDOGMUŞ VE ÇEVRESİNDEKİ ÖNEMLİ TARİHİ YERLER
GÜNDOGMUŞ UN TARİHİGEÇMİŞİ DÜNÜ VE BUGÜNÜ
İlçe merkezi ve çevre köylerin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. İlçe sınırları içersinde doğanın ve insanın acımasız tahribatına rağmen ayakta kalmayı başaran yaklaşık 30 adet şehir ve köyden oluşan yerleşim yeri bulunmaktadır.
Dağlık bir bölgede bulunmasına rağmen bu denli çok yerleşim merkezini barındırmasını şu sebebe bağlayabiliriz. Akdeniz ticaret yolu açısından önemli bir nokta olan Alanya ve Manavgat sahilleri bir çok devlet tarafından ele geçirilmek istenmiş ve bu nedenle yoğun saldırılara maruz kalmıştır. Bu sebeplere binaen burada yaşayan halkın büyük bir bölümü dinsel ve siyasal varlıklarını sürdürebilme için, saldırılara karşı daha güvenli olan iç bölgelere göç etmişlerdir.bu insanların bir kısmı bugünkü ilçe merkezinin güneyin de yer alan Alara vadisi ve çevresine yerleşmişlerdir. Diğer kısmı da Akseki sınırına yakın olan Karadere ve Güneyyaka köyleri civarına yerleşmişlerdir.
Alara vadisine yerleşen bu ilk halkın bu yöreyi yurt edinmelerinin başlıca nedeni, bölgedeki kerestenin kaliteli ve bol olması, bu kerestenin de ırmak kanalıyla taşınmasını kolay olmasıdır. Bu nedenle gerek kaynağı yakın noktalar da gerekse vadi boyunca bu uygarlıkların kurmuş oldukları yerleşim merkezlerini görmek mümkündür.
Bölgede bulunan mağaralardaki bulgular göz önüne alınarak her ne kadar ilçenin tarihin yontma taş devrine kadar sarktığı söylense de, ilçe sınırlarında günümüze kadar oluşan eserler daha çok GEÇ ROMA-BİZANS VE SELÇUKLU dönemin eserlerinin karakteristik özeliklerini yansıtır.
İlçenin yakın tarihi ise söylenenlere göre Konya’nın İKSİRE köyünden bazı nedenlerden dolayı göç eden aileler tarafından kurulmuş ve bu nedenle adına EKSERE denilmiştir. İlk dönemlerde idari olarak Akseki’ye bağlı bir köy olan EKSERE 1936 yılında Akseki ilçesinden 14 ve Alanya ilçesinden 23 köy bağlanarak ilçe olmuş ve Gündoğmuş adını almıştır. İlçe ilk kurulduğunda 2 bucak (Güzelbağ ve Köprülü) ve 35 köyden oluşmaktaydı. Soğukpınar ( Guguşlar) köyü ticari ve ulaşım bakımından Alanya ilçesi ile ilişkilerinin daha yoğun olduğu gerekçesiyle Gündoğmuş ilçesinden ayrılmış ve köy sayısı 34 olmuştur.1998 nüfus sayımlarına göre ilçe nüfusu 26.509 olup, 3 belde ve 32 köyden oluşmaktadır. 1998 yılında Ortaköy ve Senir köylerine belediyelik statüsü verilmiştir.
AHMET AYGÜN .ALANYA
GÜNDOGMUŞ UN TARİHİGEÇMİŞİ DÜNÜ VE BUGÜNÜ
İlçe merkezi ve çevre köylerin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. İlçe sınırları içersinde doğanın ve insanın acımasız tahribatına rağmen ayakta kalmayı başaran yaklaşık 30 adet şehir ve köyden oluşan yerleşim yeri bulunmaktadır.
Dağlık bir bölgede bulunmasına rağmen bu denli çok yerleşim merkezini barındırmasını şu sebebe bağlayabiliriz. Akdeniz ticaret yolu açısından önemli bir nokta olan Alanya ve Manavgat sahilleri bir çok devlet tarafından ele geçirilmek istenmiş ve bu nedenle yoğun saldırılara maruz kalmıştır. Bu sebeplere binaen burada yaşayan halkın büyük bir bölümü dinsel ve siyasal varlıklarını sürdürebilme için, saldırılara karşı daha güvenli olan iç bölgelere göç etmişlerdir.bu insanların bir kısmı bugünkü ilçe merkezinin güneyin de yer alan Alara vadisi ve çevresine yerleşmişlerdir. Diğer kısmı da Akseki sınırına yakın olan Karadere ve Güneyyaka köyleri civarına yerleşmişlerdir.
Alara vadisine yerleşen bu ilk halkın bu yöreyi yurt edinmelerinin başlıca nedeni, bölgedeki kerestenin kaliteli ve bol olması, bu kerestenin de ırmak kanalıyla taşınmasını kolay olmasıdır. Bu nedenle gerek kaynağı yakın noktalar da gerekse vadi boyunca bu uygarlıkların kurmuş oldukları yerleşim merkezlerini görmek mümkündür.
Bölgede bulunan mağaralardaki bulgular göz önüne alınarak her ne kadar ilçenin tarihin yontma taş devrine kadar sarktığı söylense de, ilçe sınırlarında günümüze kadar oluşan eserler daha çok GEÇ ROMA-BİZANS VE SELÇUKLU dönemin eserlerinin karakteristik özeliklerini yansıtır.
İlçenin yakın tarihi ise söylenenlere göre Konya’nın İKSİRE köyünden bazı nedenlerden dolayı göç eden aileler tarafından kurulmuş ve bu nedenle adına EKSERE denilmiştir. İlk dönemlerde idari olarak Akseki’ye bağlı bir köy olan EKSERE 1936 yılında Akseki ilçesinden 14 ve Alanya ilçesinden 23 köy bağlanarak ilçe olmuş ve Gündoğmuş adını almıştır. İlçe ilk kurulduğunda 2 bucak (Güzelbağ ve Köprülü) ve 35 köyden oluşmaktaydı. Soğukpınar ( Guguşlar) köyü ticari ve ulaşım bakımından Alanya ilçesi ile ilişkilerinin daha yoğun olduğu gerekçesiyle Gündoğmuş ilçesinden ayrılmış ve köy sayısı 34 olmuştur.1998 nüfus sayımlarına göre ilçe nüfusu 26.509 olup, 3 belde ve 32 köyden oluşmaktadır. 1998 yılında Ortaköy ve Senir köylerine belediyelik statüsü verilmiştir.
AHMET AYGÜN .ALANYA
güzelbag ın badem çiçekleri ne bezenmiş hali

e

evet arkadaşlar köyümüzün degirmeni güzelbag da iki adet degirmen bulunmaktadır ve bunlardan biri yaşar abinin degirmeni yani tingiş yaşar dersek daha iyi bilirsiniz. köy yerin de insanlar daha ziyade lakapları ile tanınır ve anılır.


ve güzelbag ın yeni camisi emegi geçen herkeze teşekkür ederim hepsinden allah razı olsun


























DEFNE REHABİLİTASYON MERKEZİ KURULACAKDefnesiyle ünlü Güzelbağ beldesinde, Defne Rehabilitasyon Merkezi kurulacak. Güzelbağ Belediye Başkanı Mahmut Kaplan, merkezi en kısa sürede hizmete açacaklarını söyledi
Beldeler - 20 Nisan 2007 Cuma - 12:08:14
GÜZELBAĞ Belediye Başkanı Mahmut Kaplan, gazetecilere yaptığı açıklamada, defte üretiminin beldenin önemli geçim kaynaklarından birisi haline geldiğini söyledi. Beldede Defne Rehabilitasyon Merkezi kurulmasının planlandığını belirten Kaplan, şöyle konuştu: "Vatandaşlarımız yılın 4 ayını defne işinde çalışarak geçiriyor. Bu defneler yurt dışına ihraç ediliyor. İyi çalışan vatandaşlarımız günlük 100 YTL gelir bile kazanabiliyor. Ayrıca defneden sabun da üretiyoruz. Orman Bölge Müdürü Ahmet Gedikağaoğlu ile yaptığım görüşmede, Karagoyak mevkisindeki 150 hektar alana Defne Rehabilitasyon Merkezi kurulması için söz aldım. En kısa zamanda hizmete açmayı planladığımız bu tesiste 50-60 vatandaşımıza istihdam sağlanacak."
Bu haber 8 kez okunmuştur.
Bu demeç i sayın mahmut kaplan alaiyegazetesine .vermiştir. girip diger haberlerine bakabilirsiniz.







Alanya ya yeniden evet dediler
Alanya'dan alınarak Gündoğmuş'a bağlanan Güzelbağ beldesindeki halk oylamasından‘‘Alanya'ya’’ çıktı.
ANTALYA'nın Gündoğmuş İlçesi'ne bağlı Güzelbağ Beldesi ve 9 köyünde Alanya İlçesi'ne bağlanılması konusunda referandum yapıldı. Oylamaya katılan 3 bin 55 Güzelbağlı'dan 3 bin 39'u 'Alanya' dedi. 1935 yılında Alanya'dan alınarak Gündoğmuş'a bağlanan Güzelbağ Beldesi ve köylerinin tekrar Alanya'ya bağlanma isteklerinin ardından referanduma gidildi.
OYUM ALANYA'NIN
Antalya Valiliği İl İdare Kurulu tarafından gerçekleştirilen referandum için oylama Güzelbağ İlköğretim Okulu'nda 5 ve köyler Burçaklar, Gümüşgöze, Kozağacı, Karamanlar, Gözübüyük, Orhan, Gümüşbücek, Bayır ve Güney'de birer sandıkta yapıldı. Beldelerinin Gündoğmuş'tan Alanya'ya daha yakın olduğunu söyleyen Güzelbağ Belediye Başkanı Esen Uslu, ‘‘Ben Alanya'ya bağlanmak için oy kullandım’’ dedi.
EZİCİ ÇOĞUNLUK
Alanya'nın beldelerinden Mahmutlar, Payallar ve Çıplaklı belediye yetkilileri de referandumuna destek verdi. Refarandumda 3 bin 55 kişi oy kullandı. Saat 17.00'de biten oylamanın ardından yapılan sayımda Güzelbağlılar'dan 3 bin 39'u beldenin Alanya'ya bağlanması için ‘‘Evet’’ oyu kullanırken, 15 hayır ve 1 de çekimser oy çıktı.
‘Alanya’ dediler