APOLLON’UN GÖZYAŞLARI
Antakya, “dili olsa da konuşsa” dediğim kentlerden biri… Orada dillendirilen söylencelerden biri de, ‘ayağa kalkan sular’la ilgili. Toprak Ana, Antakya’da yalnızca gelincik tohumlarını saklamakla kalmaz, Irmak Tanrısı’nın kızı Daphne ile Apollon’un öyküsünü de saklar. Aşk bu ya, Apollon Daphne’ye tutulduğunda kız onu reddetmiş. Apollon pes eder mi, bırakmamış peri kızının peşini. Daphne kaçmış, Apollon kovalamış; Daphne kaçmış, Apollon kovalamış. Yakalanacağını anlayan peri kızı, Toprak Ana’ya, “Beni sakla, kurtar şu Apollon’dan!” demiş. Toprak Ana, peri kızını hemen oracıkta, daha doğrusu Harbiye’de bir ağaca dönüştürmüş. O ağaca biz o gün bugündür Defne diyoruz. Sevdiğinin ağaca dönüştüğünü gören Apollon’un gözyaşlarından da Harbiye Çağlayanları oluşmuş. Harbiye’de defne yağı ve yaprağından üretilen sabunlar peri kızı Daphne’nin güzelliğine sahip olmak isteyenlerce satın alınıyor. Sinop içinse, ‘Karadeniz’in incisi’ diyorlar; gerçekten bir inci Sinop. Ama henüz istiridyesi açılıp içinden çıkarılmamış, keşfedilecek nice ışıltısı olan bir inci… İlçesi Erfelek ise, bir dizi çağlayanı, istiridyelerin değil, ormanların içinde saklıyor. Erfelek Çağlayanları, bir kanyon içinde birdirbir oynayarak akan Şamı Deresi’nin çocukları. 28 tane olduğu söyleniyor ama, saymaya kalkarsanız, eminim şaşıracaksınız. İlk şelaleden yürümeye başlayıp iki kilometrelik yolun sonunda kaynağa ulaştığınızda 300 metre yükselmiş olacaksınız. Bu yolculuk, dizlerinizin dermanına ve hava şartlarına bağlı olarak iki-üç saat arasında değişiyor. Ama doğa ve fotoğraf tutkunu iseniz, altı-yedi saatten önce geri dönmeniz olanaklı değil. İlçe, Sinop’a 30 kilometre uzaklıkta, Erfelek’ten sonra 15 kilometre daha giderek düşen sulara ulaşacaksınız.